Bizi İnsan Yapan Şey

Covid-19 salgını toplumlarda ciddi ruhsal ve fiziksel sağlık problemleri yarattı. Bunun yanında ekonomik ve toplumsal sorunlar da ortaya çıkardı. Salgının insanlar üzerindeki etkisinin, o insanların ait oldukları sınıflara göre şekillendiği bir dönemden geçmekteyiz. Salgınların en yıkıcı etkileri sosyal ve ekonomik eşitsizliğin derinleşmesi olarak ön plana çıkıyor göründüğü kadarıyla. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi toplumu oluşturan bireyleri, gerek sağlık hizmetlerine ulaşmada gerekse de barınma ve yemek gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesi aşamasında farklı etkilemekte. İhtiyaçların karşılanmasındaki büyük orantısızlık ileri bir boyut kazanarak, toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliğinin daha da artmasına yol açtı. Bu gidişle aradaki farkın daha da açılması ve toplumsal sınıflar arasında derin bir uçurum oluşması kaçınılmaz görünüyor. Bu da artık temel ihtiyaçların karşılanmasındaki dengesizlik ve eşitsizlik bir yana, sonuçları daha vahim olacak bir sona doğru gitmekte: İnsanlığın en temel hakkı olan yaşama hakkı tehlike altında!

Elbette ki virüs din, dil, ırk farkı gözetmeden herkese uğruyor, bu konuda hepimiz hemfikiriz. Dünyadaki toplumların tüm kesimleri endişe ve korku içinde. Ancak ekonomik krizin toplumun tüm sınıflarını aynı oranda etkilediğini söylemek mümkün değil. Toplumun değişik katmanları toplumsal işgücüne ve üretime farklı katkılarda bulunuyor. Bu yıkıcı durum, en çok hazırlıksız yakalanan, ekonomik gücü düşük çalışan guruplarını, yoksulları, işsizleri vurdu. Özellikle toplumsal yaşamın devamı için zorunlu hizmet ve üretim sektörlerinde çalışanlar, çalışmaya devam ettiler. Evden çalışanlara, esnek çalışma yürütenlere, sabit geliri olan ya da garantili bir iş ve gelire sahip olanlara göre daha dezavantajlı bir duruma düştüler. Değişik statülere sahip, üretimin çeşitli alanlarında faaliyet gösteren, farklı ekonomik olanaklara sahip kesimlerin virüsle karşılaşma ve korunma aşamasında eşit koşullara sahip olmadıkları kolayca görülecektir. Yaşamını sürdürebilmek için çalışması gereken, herhangi bir birikimden yoksun olan bir kesimin, çalışmak zorunda olmayan ya da geri planda çalışma olanağına sahip bir kesimden çok daha fazla risk altında olacağı açıktır. Hem hastalığa yakalanma riskinin daha yüksek olması hem de kötüleşen ekonomik durum bu kesimi çok daha kötü yönde etkilemekte ne yazık ki.

Küçülen ekonomiler ve kısıtlamalar nedeniyle düşük bir ücretle ya da ücretsiz izne çıkarılmış, dünyanın en büyük işgücüne sahip işçiler, işini, maaşını kaybetmiş işsizler, kepenk kapatmış küçük esnaf, küçük işletme sahipleri, zanaatkârlar ve tabii ki yevmiye ile geçimini sağlayan insanların durumu gittikçe kötüleşti. Eskiden de ekonomik eşitsizliğin yarattığı sınıf farkının sorunlarıyla boğuşan insanlar için artık bu olağanüstü durumun ortaya çıkardığı acımasız şartlarla baş etmek neredeyse imkânsızlaştı. Bu da toplumsal sınıfların sosyoekonomik yapılarındaki farkın daha da açılmasını ve eşitsizliğin daha da belirginleşmesine sebep oldu. Bir an önce, virüs sınıf farkı, zengin-yoksul farkı gözetmiyor söylemlerinden vazgeçilmesi gerekiyor. Çünkü dünya genelinde yapılan çalışmalarda bu salgının yoksul kesimlerde daha hızlı yayıldığı, bu gruplarda daha ağır seyrettiği, ölümlerin daha fazla olduğu (yaş, kronik hastalık, genetik faktörlerin etkisi ayrıca incelenmiştir) belgelenmiş durumda. Gerekli siyasi, ekonomik adımları atarak bu sorunu, geri dönülemez sonuçlara yol açmadan bitirmek tüm ülkelerin ortak amacı olmalıdır. Bu onların insanlığa karşı asli görevidir.

Sanırım matematiğin en faydalı şekilde kullanılması gerektiği bir süreçten geçiyoruz çünkü mevcut kararlar gelecekteki maliyetleri belirleyecek. Her olumsuzluğa ve tüm bu vahim sürece rağmen yaşadığımız her şeyin bizi her zaman daha iyisine götüren bir aracı olduğunu, dikkatimizi ve enerjimizi ayakta kalmaya, üretmeye, hayallerimize harcamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu yazıyı okuyan herkesin daha önceden de çok zor süreçlerden geçtiğine ama nasıl ayakta kalıp daha güçlenmiş bir şekilde yoluna devam ettilerse yine bunun öğreticiliğinden derslerini alıp hayalini kurdukları en güzel günlerini yaşayacaklarına inanıyorum. Hiçbir zor süreç sonsuza dek sürmemiştir ve yine sürmeyecektir…

Sosyolog-Yazar Bircan Yıldırım

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir